Her zaman maviyi sevmişimdir. Gökyüzü ve deniz, ve hatta giydiğim bu eldivenler mavi oldukları için güzeller.
Mavi önceden umut verirdi bana. Gökyüzüne baktıkça kendimi dünyanın en özgür insanı zannederdim. Hele deniz; sanki içindeki başka bir dünyayla mutluluğu anlatmaya çalışırdı bana. Oysa ne gökyüzü özgür, ne de deniz bu kadar mutlu. Ve ben de artık maviyi sevmiyorum. Çünkü artık mavi bana yalnızlığımı hatırlatıyor. Hep yalnız kalacağımı... Lanet olası bu eldivenler de... lanet işte, ondan kalan kötü bir hatıra. Nasılda inanmışım hep yanımda olacağına. Tabi, saf bulmuş işte, çok bile kaldı yanımda. Peki şimdi ne olacak? Artık sevdiğim bir mavi bile yok!
Etrafımda dolaşan onca insan, hep bir koşuşturma içinde varlığımı farketmiyorlar. Az önce simit aldığım çocuk ya da çay getiren garson... Onlar da aynısı, paralarını aldıktan sonra varmışım yokmuşum çok mu umurlarında. Artık benim bile önemsemediğim varlığımı, başkaları niçin önemsesinki? Fazlalıksın işte kızım! Anla diye bütün bunlar geldi başına. Yeter! bu dünyaya fazlasın işte, inat etme diyorlar.
Ne deniziymiş, ne gökyüzüymüş bırak bunları güzelim. Hem bırakmasan ne olurmuş, onların bile umrunda değilsin.
Kırılan kalbin atmasın ne var. Son kez vedalaş mavilerinle, kucaklaş. Çünkü elinde kalanlar sadece onlar. Sonra ver elini sonsuzluğa...
Elveda...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder