Arkasında hızlanan adımları hissetmişti. Kendini toparlamaya çalıştı, adımlarını sıklaştırdı. Takip ediliyordu. Kimdi? Yoksa...? Yoksa yıllardır düşünmemeye çalıştığı ama, hep aklının bir köşesinde yer eden kanlıları mıydı?
Ayak sesleri artmıştı, sanki birkaç kişi olmuşlardı birden. Ne yapacaktı şimdi? Nasıl kurtulacaktı? Hızlanırken adımları, bir yandan da yollardan hangisine sapmalı diye düşündü. Evet sağdan gitmeliydi, az ilerde karakol vardı SANIRIM? diye düşündü. Belki karakolu görünce peşini bırakırlardı. Sağa döndü gitti, gitti... ama yok bu yol o yol değil, nereye sapmıştı anlamadan?
Yok olmadı kurtulamayacaktı. Gittikçe yaklaşıyordu ayak sesleri ama dönüp bakmaya korkuyordu. Adamlar yaklaşıyordu. Hızlanmaya çalıştı ama yok olmuyor, dizleri tutulmuştu sanki. Yürümekte zorlanıyordu. Nefes nefese kaldı, canından olacaktı "Allah kahretsin! Yıllardır ortalarda değillerdi. Anlamsız bir davanın bunca yıl uzaması... Allahım günahım neydi? Unutulması gereken bir kan davası, çağdaş dediğimiz bu yıllarda devam ediyordu. Bunca yıl boşuna mı okudum, iş sahibi oldum? Onca çabam boşaymış. Yıllardır töreler diye anlamsızca sürdürülen kan davası tam unutulmuştur dediğimde iki adım ötemde." diye aklından geçiriyordu.
Nerede olduğunu bile bilmiyordu artık. Yanlış yollar karşısına ne çıkaracak bilmiyordu. Seslerini duyuyordu, gittikçe yaklaşıyorlardı. Koşmaya başladılar. Koş! Kemal Koş! yoksa yitecek onca yıl. Hayatına doyamadan öleceksin! derken birden başından bir darbeyle yere yığıldı.
Gözlerini açtığında güneşin ilk ışıkları içeri sızmış, gözlerini kamaştırıyordu. Derin bir nefes aldı ve yastığına gömülüp o anın tadını çıkardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder